Ben Sana Vurgunum

Geceler gündüze vurgun; sabahlar ışığa, Analar evlatlarına; küçük bir çocuk oyuncaklarına. Babalar sıcak yuvasının ekmek parasına, Sevenler sevdiklerine; Gemiler deryalarına, Otogarlar yolcularına; Şairler şiirlerine vurgun, Hasret vuslata vurgun; Vuslat sonsuzluğa, Hayat ölüme vurgun; ölüm sahibine, Cennet iyiliğe vurgun; cehennem kötülüğe. Gurbet sılaya vurgun; sıla insanına. Ben sensiz bir çaya bir de sigaraya vurgunum. Ne o … Devamını oku

Ters Öğüt Destanı

Eğlen biraz sana öğüt vereyim, Susamışa bir bardak su doldurma. Diyor isen mutluluğa ereyim, Bir taşı yerinden kapıp kaldırma. Sille tokat eksik etme karıdan, Kavga çıkar hep öteden beriden, Hesap sor evdeki boştan yarıdan, Her gün ağlat hiç yüzünü güldürme. Dul hanım görende yolunu çevir, Yetime yoksula burnunu kıvır, Yüzüne gül kapın çalsa bir gavur, … Devamını oku

Ya Rab Sana Kıldım Arzu Niyazı

Ya Rab sana kıldım arzu niyazı, Ahvalimi kullarına bildirme. Zalim göstermedi baharı yazı, Bir dahi kuru hayale daldırma. Gül sinem çürüdü basmaktan taşı, Çaylar söndürmedi kalpte ataşı, Tenhalarda akıttığım gözyaşı, Hatır gönül bilmez ele sildirme. Aşık olan sevmez dünya malını, Şifa olsa tatmaz yaban balını, Ezelden badeli Garipoğlu’nu, Gerçek yâri bulamadan öldürme.

Az Kaldı

Size derim size; ey siyasiler! Sabır taşı çatlamaya az kaldı. Bu tufan sizi de, bizi de siler, Kara günler hortlamaya az kaldı. Gör nic’oldu bizim petrol, kömürler, Yine mebus oldu kürkü samurlar, Tepenizden akan çirkef, çamurlar, saçınızı bitlemeye az kaldı. her yanı doldurdu eli çabuklar, Horoz postu giydi kara tavuklar, Gelecek seçimde bütün kabaklar, Başınıza … Devamını oku

Ayrılma

Hâlâ beni seviyorsan; nazlı yâr, İnsaf eyle; kara gözlüm ayrılma. Neler çektim görüyorsan; nazlı yar, Gül benizli bahar yüzlüm ayrılma. Biz seninle sevgi akan pınardık, Bin asırlık yıkılmayan çınardık, Sen Aslı, ben Kerem gibi yanardık, Sevdası bağrımda gizlim ayrılma. Uzanıp da dizlerime yatardın, Mutsuz yaşantıma neşe katardın, Hep şakırdın gül bağımda öterdin, Ey şeydâ bülbül … Devamını oku

Yedi Dağın Maralı

Yalan dünya bir imtihan dünyası, Eken ektiğini biçmedi daha. Umut gariplerin tatlı hülyası, Bize ışığını saçmadı daha. Deli gönül yine bir düş peşinde, Beden otuz; kendi on beş yaşında, Keman olsam o güzelin döşünde, Gerçek aşk badesi içmedi daha. Garipoğlu’m niye bahtın karalı? Hiç gülmedin o yılanı saralı, Senin yârin yedi dağın maralı, Şu bizim … Devamını oku

Çare Var Mı Doktorda

Kendi sılasında gurbetçi gibi, Yaşayana çare var mı doktorda? Geceleri derdi nöbetçi gibi, taşıyana çare var mı doktorda? Yalınayak gezen tipide buzda, kış gününde yanan alevsiz közde, Vurgun yemiş kul misali temmuzda, Üşüyene çare var mı doktorda? Sahtekar dost ile bozan arayı, Kurmadan yıkılan gönül sarayı, Derman sanıp sinesinde yarayı, Kaşıyana çare var mı doktorda? … Devamını oku

Bu Dünyayı Bölenler

Bu dünyayı parsel parsel bölenler, Sanma ki bu dünya payidar olur. Elbet gider baki kalmaz gelenler, Ölüm ki her kula mukadder olur. Var mı ki bu handa sonsuz yaşıyan, Servetini mezarına taşıyan, Harabeye döner bir gün aşiyan, Bir rüzgar vurur da tarumar olur. Garipoğlu sözün gider hebaya, Nazın geçmez ana ile babaya, Yazık oldu sarfettiğin … Devamını oku

Söyleyecek Çok Sözüm Var

Daha söyleyecek çok sözüm var da, Kara sevda lal eyledi dilimi. Kerem küle döndü aşk denen korda, Ondan dahi beter etti halimi. Hüzün deryasına attı düşümü, Pare pare yaraladı döşümü, Kem talihim bırakmadı peşimi, Yine büktü bileğimi, kolumu. Garipoğlu’m Ağustosda üşüdüm, Ta ezelden mutluluğu boşadım, Ben sılada gurbet eli yaşadım, İstediğin yere götür salımı.